Günübirlik bir turla gittiğimiz Abant' da gidişimizden dönüşümüze kadar büyük şehirlerde yaşayanların özlemini duyduğu ince ince salına salına düşen kar, 10 dk önce geçtiğimiz yerlerdeki ayak izlerimizi kapatacak hızla yağdı. Bazı yerlerde tipi yüzümüzü sızlatsa da karda yürümenin, yağan karı izlemenin mutluluğu ve sadeliğin huzuru sızlamayı mutluluğa çevirecek türden bir duygu hissettiriyordu insana. Gezerken, keşke "Kurşun grisi İstanbul' un bulutları karla dolsa, sonra onları yavaş yavaş bıraksa, onlarda süzülerek Galata Kulesi' nin üstünden geçse, oradan Yenicami' ye, Topkapı Sarayı' na, Sultanahmet' e doğru gelse ve nihayet Kumkapı' daki balıkçıların yanındaki sahilde oturup karların denize düşüşünü izlediğin bir kar tanesi olsa diyorsun" kendi kendine. Üstad Nuri Bilge Ceylan' ın Uzak filminindeki gibi bir İstanbul hayal ediyorsun.....
Soğuk mevsiminde İstanbul' da yağmur eksik olmuyor. Sahilde ufak ufak çiseleyen yağmur, Karadeniz' den gelen hafif ama soğuk rüzgarla birleşince, soğuk, bahar mevsimi olsa bile ben varım diyor. Buna rağman karşı yakadaki Ortaköy' ü , yan tarafta Köprü' yü izlemenin tadı paha biçilemez. Boğaz Köprüsü' nün ışıkları, yağmur ve sisle birleşince dahada yoğun ve çok görünüyor.
Yorumlar
Yorum Gönder